eski mahalle deliliğim
uzandım ölüvermeye,
sırtımda istim mavisi frenk gömlek,
kulaklardan taşan bu sessizlik zangoç iştahasıyla yırtmasaydı
telaşeli yelkovan zikrini,
----bu taş duvarlar,
----bu sığındığım çocukluğum,
----bu içimde dönüp duran kızgın demir top,
----bu ayaklarımın uzun geldiği pirinç karyola,
----bu para kokusunun sindiği dolma parmaklarım,
öylece kalacaktı.
açılmayan bir perde önünde,
gölgelerim susacaktı.
kargaların suç ortağı,
boz,
çanak dibi delen,
fare esvablı,
fakir mevlidi kovalardı,
mahalle deliliğim...
acı zehir tadını,
taze ceviz kokusu muştular.
kaşlarımı yoldu,
tırnak dibi korkular...
çiçekli bir elbisesi vardı
akşam sefalarının,
unutmadım.
toprak savaşçılarını binlerce yıl
beklemiş,
giysisiz,
unutmadım.
hangisi güzel?
köle?
ıslıkla ağıt melodisi nedense,
hep balkan soluklu.
yine de kara derili.
çirkin.
sahip/brava/efendi...
altın bu büyü,
uçtu kurudu tiryaki düğümü,
korktum bir kurdeleden,
yönetmen edalı tavus tüyünden,
----eğreti çalgıcı bonkörlüğü,
----kapı önü satıcı aceleciliği,
----hela sıvaması paça acemiliği,
----telefon gürültüsü.
işte bunlardan da korktum.
köle?
topum patladı,balona iğne attım,taksiye kuruşla vurdum,kalemin arkasını çiğnedim.
utandım.
köle miyim?
sanki her beyazı ben kirlettim...
dur dedi yolcu.
boynunda muska topacı.
şeytanım nerde,
gözlerimde kırmızı noktaların avazı...
06/09/2009
haktan nuri