...

Verba volant, scripta manent

29 Aralık 2012 Cumartesi

Yeşil gözlü kedi

Bilmem bulunduğun yerden mehtap görünüyor mu?
Soğuk ziyası süveydan da bana ait istikbali mimliyor mu?
Adım sesleri mazimin melun günahlarını tül tül yırtıp,
Sensizlik dehlizinde beni biçare hasrete sarmalıyor mu?
Çünkü bana kalan senden; bir sendeki ben,
Künfeyekün,
Sensiz bir hiçim ben...

27 Aralık 2012 Perşembe

eppur si amore





“Rien n’est jamais acquis à l’homme Ni sa force

Ni sa faiblesse ni son coeur Et quand il croit

Ouvrir ses bras son ombre est celle d’une croix

Et quand il croit serrer son bonheur il le broie”

Il n'y a pas d'amour heureux  (mutlu aşk yoktur)  Aragon

24 Aralık 2012 Pazartesi

epiphaneia

Artık akşamların erken olduğu,
somunun ufalandığı,
yağmurun ılık,
sevdanın sabırsız olduğu hissi,
beni tutsak alıyor.
Kendimi adını unutmuş bir imansız gibi görüyorum.

haktan nuri..


19 Kasım 2012 Pazartesi

Isabel'in işi



ne çok işin vardı dün.
bekledim bekledim bitmedi.
bugün biter belki.
bitmese de mühim değil.
yarın biter eminim ki.
yarın da bitmezse eğer,
tükenmedi ya günler geceler,
sen beni ararsın bitince işler
çünkü öyle dedin di.

///

Isabel son tel saçını da yoldu.
korkmuş susmuştu.

bakır bir sürahiye
ruhunu kustu.
kokmuş ve unutulmuştu.

kasıklarından sızan kan durdu.
zaman dolmuştu.

ateşe önce burnu dokundu.
kalbi çoktan taş olmuştu.

Isabel sana neden böyle olmuştu?
bildiğimiz sana kim samanla, camdan gözler koymuştu.
elbiselerin bile toz tutmuştu.
saçlarını toplayan olmamış,patriot düğümü uygun bulmuştu.
Isabel sana böyle ne işler olmuştu?

haktan nuri..

13 Kasım 2012 Salı

kalabalıklar





nedensizce kalabalık yerlere gidiyorum.
üstüme geldikleri yerlerde durup,
yüzlere dikkatlice bakıyorum.
senden bir emare bulmak istediğim.
ve belki bir ümit,
sana tesadüf edebilmek.
bir zemberek sabırla kuruluyor gibi.
sen olmayan ne çok yüz görürsem,
seni görme şansım kesin artar gibi.

dağlara inmiş bir sis yavaşca açılır gibi,
yüzünün uzak bir pencerede,
akşam karanlığı otururken o sokağa,
belirivermesi
ve
dönüp gidişini görme şansım gibi.
saniyeler içinde.


kalabalıklar üstüme geliyor.
hepsi arkamda bir uçuruma
düşüp düşüp kayboluyorlar.
azalıyor hayat arkamda,
önümde bir sen kalıyorsun,
saniyeler içinde.

kalabalık nedensiz.
ben ...


haktan nuri..


3 Kasım 2012 Cumartesi

Desperadoes




bir heykelini yapsam senin,
saçların toplu olurdu.

bir resmini dersem,
ayakların görünse kafi.
sesini bir fanusa koysam,
neyin olduğumu söylediğin
kelime kafi.
kokunu buhurdanlarda saklasam,
tüm çiçekler kıskanır.
tenin gibi kadifeler dokunsa,
sarınmak pek güzel olurdu.

adımlarının bebek yumuşaklığı ve
kalbinin tüy şefkati ve
gözlerinin benzersiz rengi ve
aklının alayin-i sema ışıltısı ve
hareketinin okyanus esintisi ve
parmaklarının milim nezaketi ve
dilinin eskimez letafeti ve
ülfetinin misk-ü amber teri ve
nabzının utangaç derinliği ve
sevdanın "unique" muhteşemliği de
bir roman olurdu

ama bilemedim ki sana,
şiirden ala yakışan
ne olurdu?
ve o şiir bende
ne zaman olurdu?

haktan nuri..


umut ve umutsuzluk hakkında


18 Ekim 2012 Perşembe

parmakları ceviz boyalı kız

happy birthday


Onların da,
Her aile gibi sırları vardı..

Tam olarak üzeri örtülemeyen günahlar;

Uzağa gönderilemeyen zeka özürlü kuzenler,
Sakar ve çirkin müzmin bakire kerimeler,
Ayyaş ve kumarbaz mahdum beyzadeler,
Eteği beslemesine kirli amcabeyler,
Kibirli ve kaknem kocakarılar/ın
Hep bir arada utanacağı kadar.
(Tümünden daha)
Kötü,
Sarsıcı bir sessizlikle örtülen üstü.
Amma,
Bir türlü mazide kalmayı beceremeyen.
Arsız ve ısrarcı,
sırları vardı.

İfşasına ramak kaldığı anlarda,
İki nesil güzel kirpiklerinin üstünden,
Kalem kaşlarının altından,
Lisanı münasip ile bakışır.
Gayretle geldiği o cehenneme,
Döndürmeyi başarırlardı.
O doğum gününde olduğu gibi.
Gözlerden kaçırılan bir çiçek,
Veyahut
Anne şefkatiyle ayıklansa bile acıyan ceviz içi gibi.
Saklanır ve kaybedilirdi,
Mesut ve bahtiyar hayatlarından.

Geriye birşey kalmazdı,
Hatırlamaya değecek,
Sırlar ve cevizlerden başka.
Bir akşam yemeğine on tane yetmişti,
buysa bambaşka...

haktan nuri
17 ekim 


5 Ekim 2012 Cuma

Soğuk ışıklı ve sessiz telefon

Ben daha yaşlanınca,

günün bu saatlerini şekerleme yaparak geçireceğim.

Küçük bir kız çalan telefonu getirecek,

evlatlarımızdan biri arıyor diye sevineceğim.

Menfi olunca başıma bir ağrı girecek,

aniden uyanmamı suçlayacağım.

Haktan Nuri.



Bugün pazar belki gelirsin diye üç vapurunu pencerede bekledim...

Gelmedin mahzun oldum...

3 Ekim 2012 Çarşamba

kendimi öldürüşüm







Çok öldüm ben.
Ecel hissini iyi bilirim.

Trajik komik / arkaik lirik / kasti fahri / zahiri batini,
Nadirense alçakça sırtımdan bıçaklanıp,
Kaç kez kaç kez,
Ölmüşlüğüm var.
Çok kadında ama çoğu benzer şekilde
Kalplerde yarattığım adamlardım.
Neticede tecrübe mutad değil bu mevzuda.
Azrailim memnun benden ve alışkın kabzetmeye kolayca.
Oysa bu müceddet ölümün,
Katili de maktulü de yine benim.
Destansı ve fiziksel güçle çevrelenmiş,
Omuzlar üstünde olmasa da,
Ayaklar altında hiç değildim.
Tafsilatlı ve teferruatlı anlatılmış,
Acemiliğime verin,
Abartmış olabilirim.
Her safhası bildik olsa da,
Özenilmiş desinler istedim.

Neticede sefte nefsimi öldürüşüm.

Çok öldüm ben.
Bu kez diriyim.

haktan nuri..

30 Eylül 2012 Pazar

Otogar

faravahar



Bir elim felç benim.
Kel ve çirkinim.

İzmarit dudağımdan düşmez,
Garip ve kimsesizim.
Çoktandır çaresiz,
Üstelik evsizim.
Yalnızım da,
Konuşmaya pek hasretim.

Bu şehrin bağırsaklarına sığınalı çok oldu.
Üçlü kırmızı teneke koltukta meskenim.
Koca tekerli vasıtalar bir gider bir gelir,
Bana ne gel der ne de git denir.

Biri otursa yanıma hep beklerim,
Lakin çokça siğdiğim için üstüme,
Kısa ömürlü sohbetlerim.
Bazı bazı kısa saçlı kız çocuklarını kandırır öperim.
Hayıflanırım sonra batan sakallımdan utanıp,
O sözün aklıma gelir sana verip,
Tutamadığım iyi zamanlarda.
Hergüne traşlı başlayacaktım oysa,
Sonra hafifletirim içimi,
Bildik mazeretlerle.
Seçim sözü bedava olacak tuvaletler ya,
Ve şükür beni böyle görmedin ya.

Özler misin çelik grisi gözlerimi,
Bir onlar kaldı aynı dünden bana.
Ancak o zaman mehtaba bakar sevinirim,
Bana eski güzel günlerimle seni hatırlatınca.

Sol yanım felç benim,
Kelim hem de çirkinim,
Üstelik:
Sensiz kimsesizim...

Haktan Nuri

17 Eylül 2012 Pazartesi

korku ruhu kemirir




karanlıktan korkarım ben.
derinimde korkarım.

tuzdan ve hürriyetten de
korkmuşluğum vardı.
dişimden cereyan çarptı, "caydım".

kocaman ağzım vardı.
kapattım utanarak.
ve halktan korkarak.

mücadele etseydim,
bana birşey deseydin.
ellerini uzatarak.

seni mutlu etseydim devam/en.
korkutmak yerine tamam/en.

karanlıktan korkarım ben.
ve kalabalıktan.
korkmamayı bana öğret/Sen.

haktan nuri..



10 Eylül 2012 Pazartesi

Nelerim var

Kimsenin bilmediği duygularım var benim...

Tuz buz camlardan,
Kırık yaylardan,

Yanık taşlardan,
Ölü kuşlardan,

Delik çoraplardan,
Zayıf imanlardan,

Bitik pillerden,
Kararmış çiçeklerden,

Tembel ikindilerden,
Şafaksız ufuklardan,

Darasız taslardan,
Kazınmış başlardan,

Teneke lehimlerden,
Sadaka meteliklerden,

Kör yavru kedilerden,
Bıkkın fahişelerden,

Yorgun motorlardan,
Basmayan tuşlardan,

Uykusuz gecelerden,
Uykulu günlerden,

Çakıl sahillerden,
Sıcak iklimlerden,

Ayaz sokaklardan,
Zehirli dualardan,

Tüylü paltolardan,
Pamuklu donlardan,

Mütevekkil dava vekillerinden,
Numaralandırılmış yönergelerden,

Ucuz kumaşlardan,
Tozlu ayakkabılardan,

Elma paslarından,
Kuzu kokularından,

Çirkin porselenlerden,
Zevksiz oyuncaklardan,

Kopmuş filamanlardan,
Dökülen yağlardan,

Nehir gemisi kamarotlarından,
Sahaf sabırlarından,

Smokinli yalancılardan,
Çingene ayıcılardan,

Resmi ağızlardan,
Ezber duygusuzluklardan,

Ebedi aşklardan,
Tüm şiirlerimden,

Gizlediğim,
Bir sen bil istediğim,
Duygularım var benim.

Haktan Nuri..


30 Ağustos 2012 Perşembe

reconquista

"pekde hiç bir ihtimal
bu aşkın hala yaşaması"

kırık bir lisan konuşulurdu o devirde.
ilelebed ayrı yaşamış duvar siniği farelerin,
hep farklı kahramanlık hikayeli evlerinde.
savaş bir idi lakin kazanan değişirdi,
karanlık dehlizli altından hanelerde.

sonra kuvvetle çekti yuları kendine,
az önce ağlayan tülbentli başları kesen,
değişmiş gibiydi.
kanlı akıtmayı görünce,
ölü bir kafirden çaldığı soylu heybette.

eğildi ve nefesini dinledi,
boğulur gibi oldular beraberce.

fısıldar gibi anlattı.
bitmedi dedi,
son bir kafir kalesi daha var dedi,
duymak istemiyorum çok vakit çığırtkanlıklarını,
uzun kulelerinden dedi.

eğildi bir daha nefesini dinledi,
boğulur gibiydi.

saldı sonra dizginleri,
mahmuzlardan utandı.
kaldırıp kamçıyı,
fırlatıp attı.

ilk ezan zamanıydı.
bu arap atı koşarken öldü,

kırık lisanlı adam,
dişlerinin arasında istavrozu,
bu kez,
ben ölseydim dedi.

zaten demişlerdi:

"pekde hiç ihtimal
bu aşkın daha yaşaması"

Haktan nuri..





çığırtkanın uzun kulesi

22 Ağustos 2012 Çarşamba

Şükür bayramı

paternoster

Bayram gelmiş,
bayram geçmiş,neyime?

Gittim geldim bilmedi,neyime?
Yol bitti deniz oldu,önümde bir taş duvar durdu.
Sıcak ve uzak yoldu.
Olsundu,belki tesadüf olurdu,
köpekler de kapıdan bakar anca bulurdu.
Baktım da bulamadım ya daha ne olsundu?
Lakin bulsaydım,işte o bana bayram olurdu...
Gittim,geldim,
bilmedin,neyime?

Bayram gelmiş,
bayram geçmiş,neyime?

19 Temmuz 2012 Perşembe

kara elmas



Hatıraları güçlü tutmak ne kadar da zor dedi kadın.
Neyin alçakça silinip,yerine hangi gizli duygunun mışcasına gelip yerleşiverdiğinden,emin olamamak kadar belirgin bir fenalık barındıran.
Bir tek bakışlarından eminim ama dedi adam.
Hiçbir erozyonda erimeyecek kara elmas cüretinde yaşam bulan aşktan dökülmüş,som mağfiret saklayan.

haktan nuri..

7 Temmuz 2012 Cumartesi

kaşsız ve kirpiksiz


dün
endişeli bir vesile ile,
kaşsız ve kirpiksiz
insanlar diyarına gittim.
etraf :
renkli metalik ve modern,
ferah teknolojik ve serin
idi.

hayatın tezatı zaten bilindik iken
ısrarla gülen zalim kadınlar,
inatçı ütülü pantolonlar,
yabancı zor telaffuzlar,
bin yıllık çaresizliği
örtmeye mi,
göstermeye mi,
matuftu bilemedim.

kağıt gibiydi tırnakları,
tebeşir kireciydi suratı.
sima setredici tıbbi maske
ruhuma tokat gibi çarptı.
çukurunda kaybolmuş gözleri,
onlar dahi renksizdi.

artdeco ithal kanepenin
şekilsiz kolçağında,
bir uyku kucaklarken o tükenmiş bedeni.
ya açılmazsa gözleri korkusuyla,
benim bedenim sanki ayazda titredi.

onlar ölüyor hızla,
ve ben yaşıyorum
arsızca.
kaşsız ve kirpiksiz insanların diyarında
dün kendimden utanınca...

haktan nuri
06/07/2012

1 Temmuz 2012 Pazar

çilem/sizlik



güneş doğuyordu,
dalgalar hala uyuyordu,
çatımdaki beyaz güvercine,
yavuklusu gelmiş sokuluyordu.

yollarsa yürüyordu,
sahipsizdi erik ağaçları,
dallarını yolan olmuyordu.

camlar sıkıca örtülü,
kalenin yeni kilitli kapısı,
seni benden koruyordu.

kaptanlar uyuyordu.
şöförler uyuyordu.
kartondan kedi kulübeleri uyuyordu.
misal beni düşünseydin,
belki sen uyumuyordun.

rüzgar yüzünü sıvazlamış,
gelmiş de bana anlatıyordu.

"saçımda bir tırtıl buldum,
kaybolmasın istedim yuttum.
düşünce dizim kanamıştı.
geçmesin acım,
kabuğunu yoldum."

güneş doğuyordu.
çilem /(sen)sizlik
biri ölmeden biri doğuyordu.

haktan nuri.

18 Haziran 2012 Pazartesi

var



ev,
pirinçten el yakalamış kapısı.
merdiven,
su gibi dökülüp sildi gözyaşı.
kaldırım,
nefesse başladığı  bizsizlik bittiği.
direk,
aklımda rüzgar gülü iniltisi.
yol,
sarılı beyazlı kader çizgisi.
yokuş,
çıkmazlarla bitip lanetlisi.
araba,
hercai desenli kızım için renklisi.
kuş,
hep kandırırdı beni söylencesi.
çiçek,
kucağının olmaza ziyan emaresi.
rüzgar,
bağrıma hançer esintisi.
çeşme,
arınışla aklanış garantisi.
mezar,
bir uzak mesafesi.

haktan nuri..



"bedenimiz bize emanet değil mi?
neden yoruyor üzüyorsun kendini?
gün-ah ediyorsun.
etme..."

16 Haziran 2012 Cumartesi

Elest sarhoşlarıyız meyhaneye ne gerek


Muhabbet meclisinin bende-i cünunuyuz,
Bizden özge bu babda divaneye ne gerek.

Sinemiz şarha şarha her noktadan ah gelir,
Ayrılığı anmada kamış neye ne gerek.

Fakirlik hırkasını giymişiz gönlümüze,
Yer döşek sema yorgan viraneye ne gerek.

M.Ergin..

11 Haziran 2012 Pazartesi

Marry me , please...

I heard you saw her again last evening
I heard you'd been with her for two or three days
I still have her picture taped to my mirror
Does she still look the same after all these years?
"from Giant Sand/underground train"

"neden sensiz hergün bana bir yıl gibi geliyor?
her sabah bahar ümitleriyle uyanıyorum,
belki ararsın,belki görürüm diye.
öğlen ve ikindi yaz ile sonbahar.
uzun ve dingin bekleyişlerle örülü.
çaresizce sararan tabiatı seyreder gibi,
sevinç ve arzu,çile ve hüzne evriliyor.
sonra kararan akşam ardından zifiri gece,
ömrümden bir yılın daha kışı gibi geliyor.
bilsem neden sensiz hergün bir yıl gibi geçiyor..." 

haktan nuri..
ilk sıcak gün.




take a girl with skin of dulce de leche

8 Haziran 2012 Cuma

bu dünyadan giderken


dünya elini benden çekse,
ahiret beni reddetse,
hayat yok hükmündeyse...

anam babam çingen çıksa,
karım varmış karnı yarılıp ölse,
oğlum kurşuna dizilse,
kızım kucaklarda gezinse...

panjurlu evim yansa,
bağıma kurt dadansa,
nikelajlı arabam çürüse,
gemim deniz dibine batsa,
uçurtmam dolansa...

kumaşlarım eprise,
camlarım kırılsa,
resimlerim yamulsa,
dolaplarım kapanmasa,
çekmecelerim açılmasa,
vazolarım çatlasa,
kilitlerim dönmese,
sularım akmasa,
ceryanım yanmasa,
ocağım tütmese,
gözlüğüm silinmese,
ayarlarım bozulsa...

zekam yitse,
dimağım hatırlamasa,
kerat cetveli karışsa,
vektörler şaşırsa,
formüller silinse,
kimyalar uçuşsa,
rakamlar kaçıssa,

demirlerim kesilse,
bakırlarım çalınsa,
pirinçlerim bulansa,
gümüşlerim kararsa,
altınlarım yamulsa...

yüzümü çıban sarsa,
gözümü kuzgun oysa,
karnımı sıçan deşse,
ağzımdan yılan girse,
kıllarım terse dönse,
derilerim dökülse,
dişlerim çekilse,
ellerim büzüşse,
belim bükülse...


yalanlarım tükense,
dilim ilk kez doğru söylese...

adım bu dünyadan gider olsa,
"hiç ama hiç"
kalbim seni unutur mu?

Haktan nuri..


http://www.youtube.com/watch?v=j7Vt_5gbIOU

2 Haziran 2012 Cumartesi

old trick



"There’s no repentance in the grave,
No pardon offered to the dead."

—Isaac Watts


Bir gün sosyal hayat meleği derimi yüzerken,
Ellerimle kirli tırnaklarım mazinin damağını kaşıdı.
Renkli kavanozda sıralı tropikal ceninler hazırken,
Rastgele pişmiş tuğladan denizatları üstüme saçıldı.
İhtiyacın sessizce akıl buladığı zor zamanlarken.
Nerede heyecan başladı nerede bu sevda başladı?

Tez elden soğurken ensemde geçmişimin cesedi,
Ezildi zihnimde kırgın konuşkan kararlılığım.
Zehir dilli bir mülayim korkusu sarınca gönlümü.
Esir kaldığım sorular güncel kanunlarla büyüdü,
La nihaye aşk ila nihaye ümid işte yine sana sığındı.

haktan nuri..

1 Haziran 2012 Cuma

kırk uçurmak

bu yaşımda bir bebeğim olsaydı
tam da bugünlerde kırkı çıkmıştı.
oysa tüy saçlı kızım
kazınmış ruhlar hurdahanesinde
medfun.

ve seni hiç sevmediğimi
bir kez daha anlayan sen.
bir başka hayata müstakbel,
kimbilir hangi saadetle
meftun.

bir ben muazzep,
bir ben mahzun...

haktan nuri..
01/06/2012
14:22



29 Mayıs 2012 Salı

sms

Biryerlerden çıkıp,
İhanete koştuğum o an.
Kendime güvenemediğim,
Eşsiz derslerden sonuncusu.
Senin için de mühim,
Lakin bana ömür törpüsü.

Çünkü biliyorum çünkü,

O kelimelerden başka cümleler çıkmıyor.
Böyle bir saadet yokmuş olmuyor.

Çünkü biliyorsun çünkü,

Olmayan birşeyi bulmak ne mümkün.

Çünkü biliyorum çünkü,

Ne söylesem nasıl dönülür bunlardan sonra,
Bir bilsem bir bulsam,
Olduramıyorum olmuyor.

Çünkü biliyorsun çünkü,

Seni bunca severken bile ben,
Bana asla güvenme...

Haktan nuri..
29/05/2012

22 Mayıs 2012 Salı

Cevap

Erguvanlar gibi kısaymış hayatım,
Akşam sefaları misali bocalamalarım.
Dalıp gitmem mevsimsel mucizelerden,
Yaşama tutunamamam da sensizlikten...

Ebrar..
22/05/2012

18 Mayıs 2012 Cuma

Panacea // Elixir of life

Ömrümün Mağmum günleri


Yağmur damlalarının tek tek,
Görebiliyordum düştüğünü.
Güneş yanıyordu herbirinde,
Düşmüyor akıyor gibiydiler.
Büyülü ve vadedilmiş bir iksir,
Sakrament getirip günah siliyorlardı.
Affediş parlıyordu herbirinde.
Düşüp yitiyorlardı üstelik,
İz bile bırakmadan tenimde...

17 Mayıs 2012 Perşembe

Goodbye Frank /// my attorney at law

Sen gülebilirsin.

Nefes alıp hayatını yaşayabilirsin.
Sen,benden vazgeçebilirsin.
Bir kedi alabilirsin hayatına,
Ya da tüyleri parlak bir aygır.
Yardım olmadan yürüyebilirsin,
Bir Hristiyan olabilirsin çabalayan,
Ya da bir İbrani gülme orucunda.
Sen benden gidebilirsin.

Venge lambri kaplayabilirsin,baharımın yılkı dalına.
Porno alışkanlığımı çarpabilirsin kasıklarıma.
Açlık grevi rastlantısıyla diyet yapar,
Histerik boyutlu sevilecek insan takıntımı,kül tablasına gömebilirsin.
Acımasız bir katil,sadist bir suçlu olmadığıma kendini ikna bile edersin.
Korsan şapkalı bir bebek,lavman sıfatlı numaralar yuvarlarken,
Çürük yumurta kokulu sarılışlara ruhumu bağladığımı bilirsin.
Dilinden duymak için adımı bir kerecik daha.
Sen gülebilirsin.

Mutluyu,memnunu geç razı bile olamıyorum,anlamıyor olamazsın,
Altın tüylü bir köpeği tutup kemendinden çiçekli ağaç altında,
Bensiz gülüyor olduğuna.
Kaldı ki en iyi sen bilebilirsin.
Ben dudaklarımı dıştan benzetmeyle büzebilirken hayata,
Ve boncuklu kırbaçla,tedip ederken kendimi şiir kılığında.
Sen gülebilirsin.

Eskisi kadar saf olmadığından değil mi,
Bana ne istersen yapabilirsin.
Beni görmek istemezsin bir kez daha.
Ama
Seni sevdiğimi de düşünebilirsin.
Sonra buna,
Sen gülebilirsin...





Haktan nuri..
17/05/2012

15 Mayıs 2012 Salı

SÜREYYA'ya

Kimseler beklemezken,
Bekle beni.
Şeytan,
Gözlerinde uyusun...

Saçımı hoşca tara.
Önce,
Dostlarım vurulsun...

Zannetme unuturum,
Yemin olsun...


Haktan nuri..

Pleiades

Bir yıldızsın sen,altı kardeşinle.
Dört yüz yıllık uzaktasın aslında.
Sana bakan tüm denizciler,
..... kaybolup gitmiş ummanda.
Aldanmışlar,aldatmışsın,
..... ben de bile bile kandım sana.
Sadece bir ihtimali sevdim,
..... ömrümün sonbaharında...

haktan nuri..
14/02/2003

Yakamoz

Dün,
Tuz gölünde,ikindi üstü,
Yani bu saatlerde,
Yakamozla barıştım.
Eski sevgilim...
Nicedir dargındı bana,
Söyledi ki bağışlamış...
Beni bir daha anlatma dedi.
Son görüştüğümüzdeki gibi,
Beni anlamayanlara.
Bir sahilde idik,yanlış idi,yazık.
Eski sevgilim haklı çıktı.
Yakamoz,seni özlemişim dedi...


Haktan nuri..
17/01/2003

Gün

altı günden biriydi,
hani tanrı yorulmuştu.
birbirimizi farketmiştik,
çaresi yoktu.
altı günden biriydi,
hiç korkmamıştın.
ben ağlamıştım,
çaresi yoktu...

haktan nuri..
06/05/2003

Benzer

Kaç kere topladım dünyamı,
Tozunu alır gibi yaşadım,bir müddet.
Defalarca açtım perdelerini hayatın,
Aradığım cevapları bulurum elbet.
Oysa hepsi birbirine benzermiş,
Mutlulukların...
Oysa herbirinin ayrı öyküsü varmış,
Mutsuzlukların...
Benim ki bir gülmeyen öksüz tarihçesi,
Bir benzeri vardır elbet.
Benim ki bir arayış hikayesi,
Korkarım daha sürer bir müddet...

Haktan nuri..
02/07/2003

kırk yaş buhranı

Ağıt melodisi dillendiriliyordu.
Uzakta balkan topraklarında,
Ya da kadim arz ı mevdutta.
Adım adım dönerken hayat çiçekleri usaresinde,
Ölüyor gibiydim yalnızlıkla belki yanlışlıkla.
Acı bir tat kalmışken ağzımda,
Hangi musallada yatırılan bedenim dedim?
Naylon bir yakıcılıktı servetim.
Kimsesizlik sarmal keşif sanki.
Kırlangıçlara özenirken uçan fareler geldi.
Dudağımdan sızan yalanı emdi,emdi.
Yaşım alnımın ortasında çift çizgi,der ki,
Tuzum tükendi.
Kutsasın beni duvarlar,taş duvarlar.
Ağlasın bana ürkek kanaryalar.
Uçup gitti kumdan kalem/cezre vakit varken.
Nefesimi tutsam da,
Ölsem,bir daha ölsem...

Haktan nuri.
01/02/2006

10 Mayıs 2012 Perşembe

faiz

Bugün aşkın kıymetini öğrendim.
Net ve sarih üstelik.
Tam yüzdoksanaltı lira,birazı da faizi.

Hani vouchere imza attın diye,
Ödeyeceğinden korktuğun o tatilde.
Devletin "Qua vadis" evrakı.
Üzerinde hem senin hem benim,
Adlarımızın olduğu yegane vesaik.
Her ne kadar benim arzu ettiğim,
Kırmızı ciltli defter olmasa da,
Yine de yanyanaydık ya.
Aylarca saklanmış benden.
Bilmem neden?
Kader tesadüf ettirince bana,
Boş vakit bahar arınmasında,
Ne yapacağımı bilemedim.
Çaresiz gidip bir veznede,
Aşkımı paraya tahvil mecburiyetiyle,
Ellerimle teslim ettim.
Ve öğrendim.

Mahalle röfleli bir kadın aldı elimden,
İsimlerimizi bile okumadı.
Aşkıma biçtiği bedeli ünledi,
Aldı kağıdı çizgiledi,mühürledi.
Bir çekmeceye selasız defnetti.
Elimdeki tek hakikatte gitti.

Şimdi bana kim inanır ki?
Desem,
Ben çok sevdim di.
Bedeli yüzdoksanaltı lira.
Birazı da kalan ömrüm,
Tüm faizi....

haktan nuri
10/05/2012


9 Mayıs 2012 Çarşamba

avare

Yeter ki fark edin beni.

Vaktim çok,sabrım çok,tüm avareler gibi.

Her sabah elimde fincanımla gelirim usul usul.

ümitli/ısrarcı iğde dalları gibi..

haktan nuri

5 Mayıs 2012 Cumartesi

hıdırellez arefesi

‘Much Ado About Nothing’
Hızır'la karşılaşmak istiyorum.
hazır günü de gelmişken.
tanısın da beni diyorum,
yok yok tövbe...
ben onu tanısam diyorum.
hatta hazır karşılaşmışken,
Hızır ben olsam istiyorum.
gel de ruhuma bir yeşil dal sür,
artık anca fısıltıyla diyorum...

hıdırellez arefesi
haktan nuri..

2 Mayıs 2012 Çarşamba

es tan corto el amor, y es tan largo el olvido.

(Su birikintisi bile görmediyseniz ömrünüzde

okyanus sanırsınız bir kaç damlayı)



Sabahın kör saatleri gibi

Güneşe ulak vakitlerde

Kul-ağınıza düşüverirse

Aşk tınısı




Olur ya

Ağlamak istersem kollarınızda

Bana sakın

“Bekle” demeyin olur mu?





*"es tan corto el amor, y es tan largo el olvido."
pablo neruda





1 Mayıs 2012 Salı

gaibi ancak kim bilir?

Kayboluyorum...
Üstüme bir kumbara

"uyuz bir kıtmir gibi bulduğum her direkte sürünüp,
  kendi illetinden sebep cerahatimi saçarken"

Bir anda mahpus kalıvermişim gibi kapanıyor.
Elimde eczası ezilmiş bir kaç kibritle yönümü arıyorum.
Ama ne karanlık dağılıyor, ne menzil beliriyor.
Kayboluyorum.
Kalabalıkların orta yerinde bir ama,bir samut gibi kendimde yitip,
Kayboluyorum...

haktan nuri..

29 Nisan 2012 Pazar

susadım


Bir yudum su içmek gibi seni sevmek.
Sadece suyu fark etmek mümkün.
Ne doymak,
Ne kanmak,
Bana nasip değil demek ki!

Haktan Nuri..

24 Nisan 2012 Salı

Niye açtılar ki?

Tam karşımda,
Olmasa görmezsin.
Zaten görmesem daha iyi idi.
Üç koca ağaç olmuşlar.
Bir diyardan diğerine muhbir,
Muştucu belki,
Ama görmesem iyiydi.
Erguvanlar açmış yine.
Niye açmışlar ki?
Bahar gelmiş yine,
Niye gelmiş ki?
Sen severdin çok,
Ben de severdim.
Ama,
Açmasalar iyiydi...

Seni hatırlatan herşey,
Hiç birşey oluverse.
İşte o zaman açsınlar,
Bana ne?
Erguvanlar,
Kime ne?
Tam karşımda olsa bile...

Haktan Nuri

18 Nisan 2012 Çarşamba

Saltanatı dünya

Dokunma kalbime
Zira
Çok incedir kırılır.
O tıpkı mabede benzer
Orada ancak hıçkırılır...

M.Ergin..

4 Nisan 2012 Çarşamba

La Seine versus Donau

"Yine böyle,
 Günlerden bir gün Senn nehrinde gidiyorum.
 Altımda Tuna'nın kayıklarından bir kayık.
 Ve güneş kendi kendine batıyor."

dün gece hatırladım.
çocukluğumun mısralarıydı.
çok düşündüm manasını.
bulamadım.
ya yanlışdı bazısı,
ya yalandı çocukluğum...

haktan nuri..

31 Mart 2012 Cumartesi

zaman

Gönlüm ortaçağ değirmenleri misali,
Ve arzum unutulmuş zaman büyücülerine eş.

Ben mi vakitsiz doğdum,
Yoksa zaman mı yavaş?

haktan nuri ..

 "tempus neminem manet"

29 Mart 2012 Perşembe

cinayet

el fatiha
katilim ben,
sen değil.
katilim ben,ellerim değil.
suskunluğum ve korkaklığım ve şehvetim ve cesaretim azmettirdi.
sen değil.
ayaklarım götürdü,
ellerim direksiyon çevirdi,
naylon paralarım etrafa saçıldı,
beyaz önlükler onaylandı,
odalar açıldı asansörler kapandı.
öpmeye kıyamadığım yanağına fiskeler vuruldu.
hepsi oldu ve ben,
sustum ya işte katil benim,
korktum "yapma diyemedim" ya işte katil benim.
kalabalık girdik azalıp çıktık ya işte katil benim.
şehvetli cesaretim bizi o noktaya getirdi ya işte katil benim.
sen değil.
nasıl suçlayabilirim ki kendimden çok seni,
herkes bilmeli,
katil benim.
KABİL kadar,MUSA kadar,annemin kardeşi kadar,
katilim ben.
yarabbim ne yaptım,
ah ne yaptım ben ?

haktan nuri..
30/07/2011

28 Mart 2012 Çarşamba

bahar

"Olmayan bir yeri bulmak ne mümkün"
Bahar var her yerde,
Kuru dallarda bile.
Müteaddit çıtırtı ile hem de.
Her hayat başlarken yine,
Gelsen arasak o harabeyi birlikte,
Adada siyah sırt çantan yedekte.
Belki yangın hala sönmemiştir
Hem yüreğinde,
Hem
İliona'nın nanasının bağevinde...

haktan nuri..

http://www.youtube.com/watch?v=JVibhfA5jps

22 Mart 2012 Perşembe

Küçük Beyaz Yalanlar/Les Petits Mouchoirs

çok sıcaktı.denizi gördüm.içmek için suyundan,dinden döndüm...

taş duvar

etrafta kimse yoktu.
eski bir taş duvarın içinde hapsolmuş gibiydim.
hatırladığım bir çıkış vardı ama ya çok uzak ya çok zordu.
güneş tepemde,susuzluk bünyemde,
kuruyan gözyaşlarım iz iz hala yanaklarımdaydı.
sanki kimse yoktu.
sen geldin,
ruhuma bir yeşil dal sürdün.
her ümitsizlik kuyuma yetişiyorsun.
sevindiriyorsun.
gitme ne olur.... 

haktan nuri..


"balıklar nereden gelir nereye gider bilirler mi? 
şuursuzca yüzerler... 
işte öyle birşey benimki, 
ışığa yaklaştıkça korkmak, 
daha derinlerde kaybolmaya çalışmak gibi...
ve ışığı hatırladıkça,
aydınlığın huzurunu özlemek, 
çok özlemek gibi... "

 



21 Mart 2012 Çarşamba

güldüğüm zamanlar da vardı..

"Sana gülümseten bir dize göndermek istiyorum
Nedense
Uzun zaman olmuş ayrılalı kelime vagonlarından
Sana gülümseten bir şarkı göndermek istiyorum
Yolunu bulamaz belki diye korkuyorum
Bülbülün yorgun kanatlarından
Sana gülümseten bir resim göndermek istiyorum
Koparmayın diyorlar çiçekleri
O zaman yakala hadi
Sana gülümseten bir düşünce gönderiyorum...
Gülümse..."



Senin adını gördüm ya ağzım kulaklarımda…
Sen beni andın ya her uzvum güler mutlulukla…
Benim gülmemi diledin ya işte kocaman şen bir kahkaha…

haktan nuri..

soru

Benimle evlenirmisin?

"Çok isterdim ama yaşım tutmuyor."

Tamam o halde görüşelim büyüyünce.
Çünkü ben kanundan korkarım.
Ama unutma ayakların sandalyeden yere değince,
İlk öpücük benim hakkım..

haktan nuri..

Şairin ölümü

Dünya en kolay şairin ölümünü unutur.
En çok şairler ölür o sebeble olmalı.
Kısa aralıklarla jimnastik yapar gibi,
Erken ezber eyledikleri ölümleri,
Çoğaldıkça kalabalıklaşır .

Öyle çok ölür ki şair .
Sabahı göremeyen yatalak acuzeler gibi,

Ayakta ölür ki şair.
Her ikindi çatırdayan mail-i-inhidam binalar gibi,

Izdırapla ölür ki şair.
Bir dudak kıvrımında kanayan kalp ağrıları gibi,

Aralıksız ve apansız ölür ki şair.
Korkulardan sığınılan anne emniyeti gibi.

En sonunda:
Saklanır hakikat kağıt gölgesinde,
Ne ecel bulabilir izini ne melekül-mevt,
Ölümle gelen ilham arifesinde…

haktan nuri..

20 Mart 2012 Salı

Ne me quitte pas "MUCİZE"

Özlemlerimin günaşırı çılgınlıklara dönüştüğü zamanlarda,
Sana hiç söyleyemediğim aşk şarkılarını unutmak istiyorum…

kemirgenli

Kendimden saklanırken ben,
Örtün üstümü.
Örtün seneler.
Örtün bedeller.
Örtün altında kalayım ben.
Örtsün üstümüzü,
Ya gök ya topraktan bir el…

haktan nuri..

"Seneler örtse belki,
Günler az geliyor,
On günler, yirmi günler
Sayılı günler.
Ya ayaklarımız açıkta kalıyor,
Ya ellerimiz.
Ama en kötüsü,
Aklımız açıkta kaliyor.
Bir delikten giriyor,
Kemirgen düşüncelerimiz."


Hadi bana uzaktan güzel bir söz söyle. Beni gördün, sanayım.

Birgün sanki yıllar önce terkedilmiş gibi mahzun,
eski çarşafların altında saklanmış,
yaşanmışlıklarıyla baş başa kalmış,
alelade eşyalarla özensiz doldurulmuş,
belki küf belki toz belki geçmiş kokan bir eve,
senin olduğunu dahi hatırlayamadığın bir anahtarla girersin. 
Donuk bir ışığı yakıp etrafına alıcı gözle baktığında sana tanıdık gelen hiçbirşey yokken,
yanlışlıkla konmuş gibi yerine yabancı bir menekşenin,
ölmemek için zamanla mücadele etmekten yorgun küçücük yapraklarının arasından,
sana hoş geldin dediğini görüp de sarsılırsın ya:
işte o an bunun gerçekliğine inanamayarak.
duyduğun sevinç tarifsizdir ya.
Bu tam da benim seni her görüşümde olduğu gibi.
ister fiilen,ister zihnen.
Ama her görüşümde olduğu gibi.

haktan nuri..

16 Mart 2012 Cuma

böyle olmasaydı

böyle olmasaydı..
Of course it was a disaster.
The unbearable, dearest secret
has always been a disaster.
The danger when we try to leave.
Going over and over afterward
what we should have done
instead of what we did.
But for those short times
we seemed to be alive. Misled,
misused, lied to and cheated,
certainly. Still, for that
little while, we visited
our possible life.
"jack gilbert"

bir başka ben
bir başka hayat
bin başka olsa da
sen ebed müddet sen...

haktan nuri..