bu aşkın hala yaşaması"
kırık bir lisan konuşulurdu o devirde.
ilelebed ayrı yaşamış duvar siniği farelerin,
hep farklı kahramanlık hikayeli evlerinde.
savaş bir idi lakin kazanan değişirdi,
karanlık dehlizli altından hanelerde.
sonra kuvvetle çekti yuları kendine,
az önce ağlayan tülbentli başları kesen,
değişmiş gibiydi.
kanlı akıtmayı görünce,
ölü bir kafirden çaldığı soylu heybette.
eğildi ve nefesini dinledi,
boğulur gibi oldular beraberce.
fısıldar gibi anlattı.
bitmedi dedi,
son bir kafir kalesi daha var dedi,
duymak istemiyorum çok vakit çığırtkanlıklarını,
uzun kulelerinden dedi.
eğildi bir daha nefesini dinledi,
boğulur gibiydi.
saldı sonra dizginleri,
mahmuzlardan utandı.
kaldırıp kamçıyı,
fırlatıp attı.
ilk ezan zamanıydı.
bu arap atı koşarken öldü,
kırık lisanlı adam,
dişlerinin arasında istavrozu,
bu kez,
ben ölseydim dedi.
zaten demişlerdi:
"pekde hiç ihtimal
bu aşkın daha yaşaması"
Haktan nuri..
![]() |
çığırtkanın uzun kulesi |