...

Verba volant, scripta manent

27 Şubat 2012 Pazartesi

uğur taşı

Bugün sana o kadar ihtiyacım vardı ki.
Sebeb mi?
Bir şehri unutmaya çalışıyorum çünkü.
Tüm gücümle kendimi temize çekmek,
gürültüyle yağan deli bir yağmur gibi,iz iz ruhumdan kişisel günah tarihimi koparıyor.
Anladim ki,geriye çopur bir Frig vadisinde sararmış bir din ritüeli bile kalmayacak.
Yalancı gözlerim ustalıkla uğur taşları gözyaşına katacak.
Bana senden bir mazi bile inanmayacak.
Manzaralar çiçekler,şekerlikler,duvar üstleri,tuvalet duyları,kapı önleri,kaldırım taşları
onlar da,öylece sessiz kalacak.
Ama en fenası ellerini saçlarına dokunurken bir daha görememek.
Evet bu herseyden kötü.
Benden bile kötü.



haktan nuri..

cemiterie "Cimetière"

denize gömün beni
Herkesin bir mezartaşı olmalı,
benimkisi rüzgarda sallanan bir ispark levhası.
Her gece günahlarıma ağıt yakmalı,
bak uluyan köpek varmış mevcutlusu.
Merdivenli bir köşebaşı,
aciz ve zayıf bir adam,
 rüzgarlı bir akşam.
Tarif kifayetsiz korkmalı.
Çare yok, 
bu başı koparıp atmalı...


haktan nuri..

20 Şubat 2012 Pazartesi

karşılaşsak

Bu sabah karşılaşır mıyız?
Öyle bir his var içimde.
Suyun kaynama sesiyle,
Çayın içten rengiyle,
İlk lokmanın ağızda tüm kiri pası,geceyi,beklemişliği,
 hatta geçmiş günahların hepiciğini silişiyle,
Unutulmuş bir mutluluk yenilenmesiyle.
Bu sabah karşılaşmalıyız.
Hava ayaza kesmişse ne gam,
Onda da bir letafet bulunur..
Ömür nihayete yakınsa ne beis,
Bir artıkla olsa da avunulur..
Hiç girmemiş gibi araya firkat,
Her uyanışda önce unutulup,
 sonra bilinip ama yine ve hep,
"Umulur,umulur"
Umulacak...





haktan nuri..

16 Şubat 2012 Perşembe

Ali’nin annesine ölüm, bir misafir, bir başörtülü, namazında niyazında bir komşu hanım gelir gibi geldi. "S.F."

Akşam oldu bir fincan sarı hatıra istedim dul bayan Norbe'den.
Tozlu masif kutuda saklarmış meğer,
ütülü bir mendille sarılı koyuverdi edep yerime.
İnanamadım  bunca lezzete,
 İspanyol ritmiyle attı kalbim.
 Bunu da gördü konsantre beşir kavmi,
sinir etti çatal bıçak medeniyeti.
Akşam oldu.
Hangi hatıra beni yordu?
Hangisi bunca zordu?

haktan nuri..

11 Şubat 2012 Cumartesi

mazimden

söz

seni sana,
nihayetsiz bir biçimde,
uzun uzadıya anlatmak isterdim.
mesela;ilk mucizeyi,
gözlerinden kaçtığım o akşamüstünü.
kanayan gözkapaklarımla,
sessiz ve öksüzdüm.
durdum ve düşünmeden sanki kaçar gibi,
bir taş attım,yaratıldığım çamuru umursamayan.
ah ne oldu?
ne oldu?
yüceliğinden düştüğüm gökler ne oldu?
imkansızlığın hades kapısındaydık hani
facia,
dili yabancı bir elem türküsü gibi.
bak;kör kuyudan sevda fışkırdı.
oysaki felek gebe tekelerle meşgulken,
kırlangıçlar yuvaya dönüş telaşesindeyken
çoktan gün dönmüştü,ömür dürülmüştü.
sonrasında
utandığım mazimden gelen
sabırlı rüzgarda bile çaresizlik  vardı.
keşke unutsaydım ellerim kenetlenmiş.
ah bilebilseydim keşke.
bunca zafer sonrası acıktığım neydi?

haktan nuri...

sesini

Camondo
sadece

sesini duymak istemiştim.
ne söylersen söyle...
mesafeleri silen,beni yeniden saran sesini.
gecikmiş bir kurtuluş idi umduğum,
ben sana yaklaşmıştım,
sense hala o uzakta.
zor bir denklem gibiydi sevdan,
zor bir senaryo sadece demiştin.
sesini duymak istemiştim....

haktan nuri...

yak beni, kül olayım.

kül

kader keder yılında olmalı,
içinden gemilerin geçtiği bir merhamet açlığında.
neylesem gözümün yaşı akmaz olmuş,
şükretmediğim bir çeşme başında.
ellerim kan olmuş,
kül ocağında...

haktan nuri..

kıskan/ç

seni  o kadar çok kıskanıyorum ki,
sana yapabileceklerimden kork.
beni üzdüğün zaman aklımdan öyle şeyler geçti ki,
o an çok mantıklı geliyordu.
demek ki gözüm hiçbir şey görmüyor...

haktan nuri..

his/siz


his

bir acaib his gibi
sessiz ve ölümlü
sadece söylemek isterdim
gördüğüm ülfeti
gördüğün gibi...

haktan nuri...

gelin

uzaklık

zor sene,
ellerim çıplak ayaklarım yalın.
bir görsem seni demiştim.
yalancıktan,mahsusçuktan,
zor sene.
sen karşı kıyıda gelin,
göremedim...

haktan nuri...

hezeyan

hezeyan

ölüm arsız bir karınca,
ne arkamdan gelen var ,ne önümden koşan.
ruhum kararsız bir menekşe,
ne zihnimden geçen var,ne kalbimden gelen.
sus zehirli sarmaşık,ört hezeyanımı.

haktan nuri...

Vaftizci Yahya

durgunluk

şu an zaman dursa.
açık ara bir mevsim dönüşü gibi.
ya sen ya ben kaybolsak,
kırlangıç bulutlarına bakarken.
öykümüz unutulsa.
vaftizci yahyanın ellerinde,
yeni bir su yalın bir gök buluşsa,
şu an zaman dursa...

haktan nuri

Veda

veda

önce ismini andım,
sert ama ılımlı,uzak bazen yakın,
söylenişi güzel ismini.
sonra bir kilit çevrildi,bir kapı açıldı;
anlattın
kalbi ve aklı bir cümlede.
"hani bilmek ve hissetmek farklıdır ya"
milad gibi bir andı,
bugün tarihe nakş düşüldü.
dedin ki;
"içimdeki ağaçların tutuşmaya başladığını,
ellerimin donduğunu hissettim."
bilmelisin
artık ben, ben olamayacağım.
ne biriyle ne diğeriyle.
sen olamazsan bende olamam.
gitme,gel.
bana sen iyi bak....

haktan nuri...

sen sevgili

Sen sevgili!

  "Beni bir elma ağacına assana,
  Veyahut göm dibine ki ayakucuma gelsin ,
  Dalından yuvarlanan, o sevdiğin elmalar,erikler,armutlar.
  Kucağınla derlemiştin, bilmem animsar mı zihnin.
  Ya da, at beni bir yardan,
  Misal mi? bizzat benim olan tanrı dağımdan.
  Belki bir suya düşerim de sürüklenip,
  Ya da bir dalda kalırım takılı,yarım tülbent gibi fiyakalı.
  Altın bir yüzüğün olsa sanki daha kolay.
  Setredilmis zehri dişlerime sürersinde,asilleşir olay.
  Robdöşambrım eksik olmasın lakin,
  Durmasın gazetede cesedim resmedilmis sakin.
  Ah bıçak hep korktuğum kılık,
  Ne olur, o olmasın canıma elinden kıyan patavatsız kabalık.
  Sanki soyunmak gibi,etrafta varken amiyane kalabalık.
  Hem ellerin kan olur, sızınca tenimden ılık ılık.
  Peki piştov, revolver yada şarjörlüye ne buyrulur?
  Ah adetleri bozuk,pek sesli,gürültülü ve huysuzdur.
  İstemem hem soğuktur o demir bilirim,
  Öldürdüm bizzat,yine ısınmadı bir an tetikteki elim.
  Vermesin size de böyle bir his.
  Ki yaptığınız bana kurtuluş,kime ne beis.
  Kalmadı sanki yol,beni nasıl etmeli infaz?
  Ya boğmalı ya bir ustura damarlarımı yolmalı,
  Biri Roma,biri Memlük, değil mi mirim?
  Eski usülden şaşmamalı....
  Söylesene sevgili,
  Ben bir an bile,kalbimde ihmal dahi edemezken seni.
  Ya sen, ya sen,"

Nasıl öldürdün kendinde beni?


11 şubat 2012
haktan nuri