...

Verba volant, scripta manent

15 Ağustos 2014 Cuma

siz

An itibariyle sis sokuldu sokuldu.
hayatıma giren felaketler gibi yüzsüz ve arsız,
bir lağım faresi gibi güçlü ve umarsız.
An itibariyle karsı yakanın ışıkları silindi silindi.
evsiz bir yetim gibi yalnız ve çaresiz,
son deminde bir mum gibi güçsüz ve imdatsız.
İstanbul saklandı benden,
bilsem neden...



Şimdi işte tam şimdi nefesim tükenmişken bir meleğin busesiyle sevdaya geri döndüm.
beyhude imiş bugünkü yalnızlık hissim.
Var imişim,
üstelik varlığım biliniyor imiş.
fallar yalancı,eller hilekar,gözler sahtekar imiş.
Ben var imişim.


Bu gece saat dörtte beni bir saat geri al.
tüm yitirilmişliklere inat olmayan ömrüme o sevdayı geri koy.
söz sana bile söylemem,sabah ilk vapurla giderim kalbinden...


neşeyle koşarken ayakların yere basmadan hatta aklında bir karış havada kolların açık olur sanki tüm gelip geçeni kucaklayabilecekmişsin gibi..
birden daha yolun bittiğini farkedemeden yüzün çarpar duvara...
o duvarın buz gibi gri donuk yüzü, çirkin pürüzlü bir elden kalkmış tokat gibi çarpar yüzüne.
işte bu duvara herkes hakikat diyor sanırım...



 aşk da sofuluk gibidir geç gelir.kapısız kalelerde zırhla oturmak için...


 O Fortuna, velut luna, statu variabilis...


papatya toplamalıyım yollardan.
kimsenin dikkat etmediği mühimsemediği boynu bükük olanlardan.
ölmeden renkleri,solmadan nefesleri,yetiştirmeliyim maksuduma,
ellerimin ölümü bulaşmadan daha...


Siz
bunları haketmediniz...