you sent manna in the wilderness,
dispatched ravens to feed Elijah,
replenished the widow's flour and oil,
fed bread and water to Elijah at Horeb,
and multiplied the loaves and fishes by the lake.
You have done as much for me, time after time.
ne güzel gülüyorsun.
bir incir ağacının yapraklarına saklanmışcasına,
ağzın yüzün şerbet olmuşcasına.
ta ki sesimi duyana,
beni zamana havale edene kadar...
ne güzel seviyorsun.
pergel bacaklarımdan kum balığı gibi kaçarcasına,
cuma suresini okurcasına.
seni özledim dedim ya,
utandım sonra.
özlemek hakkımdı oysa...
kör bir kız gördüm,
ya yedi belki sekiz yaşında.
niçin o kadar güzel giyinir ama bir kız,
kimin için saçları hem taralı hem örülü.
hiç aynaya bakar mı yalnız iken,
birer kara çukurda birer kara göz belirir mi?
kulaklarına kirazdan küpe takmıştım sevgili,
bağda mevsimi gelmiş dalı dolmuştu.
biri senin bir benimdi,
yiyemedim sen olmayınca.
özlemek hakkımdı oysa...
ne güzel gülüyorsun,
uykunda,
ne güzel seviyorsun...
ta ki sesimi duyana,
beni zamana havale edene kadar...
ne güzel seviyorsun.
pergel bacaklarımdan kum balığı gibi kaçarcasına,
cuma suresini okurcasına.
seni özledim dedim ya,
utandım sonra.
özlemek hakkımdı oysa...
kör bir kız gördüm,
ya yedi belki sekiz yaşında.
niçin o kadar güzel giyinir ama bir kız,
kimin için saçları hem taralı hem örülü.
hiç aynaya bakar mı yalnız iken,
birer kara çukurda birer kara göz belirir mi?
kulaklarına kirazdan küpe takmıştım sevgili,
bağda mevsimi gelmiş dalı dolmuştu.
biri senin bir benimdi,
yiyemedim sen olmayınca.
özlemek hakkımdı oysa...
ne güzel gülüyorsun,
uykunda,
ne güzel seviyorsun...