...

Verba volant, scripta manent

30 Mayıs 2014 Cuma

üryan

Abba, Father, Yahweh Yireh,
you sent manna in the wilderness,
dispatched ravens to feed Elijah,
replenished the widow's flour and oil,
fed bread and water to Elijah at Horeb,
and multiplied the loaves and fishes by the lake.
You have done as much for me, time after time.


ne güzel gülüyorsun.
bir incir ağacının yapraklarına saklanmışcasına,
ağzın yüzün şerbet olmuşcasına.

ta ki sesimi duyana,
beni zamana havale edene kadar...

ne güzel seviyorsun.
pergel bacaklarımdan kum balığı gibi kaçarcasına,
cuma suresini okurcasına.

seni özledim dedim ya,
utandım sonra.

özlemek hakkımdı oysa...

kör bir kız gördüm,
ya yedi belki sekiz yaşında.
niçin o kadar güzel giyinir ama bir kız,
kimin için saçları hem taralı hem örülü.
hiç aynaya bakar mı yalnız iken,
birer kara çukurda birer kara göz belirir mi?

kulaklarına kirazdan küpe takmıştım sevgili,
bağda mevsimi gelmiş dalı dolmuştu.
biri senin bir benimdi,
yiyemedim sen olmayınca.

özlemek hakkımdı oysa...

ne güzel gülüyorsun,
uykunda,
ne güzel seviyorsun...









26 Mayıs 2014 Pazartesi

Manolya

Yeşil bir yer.
Deniz de var sessiz sedasız.
Hem uzak hem yakın,
Rıhtımın paslı zincirleri boylu boyunca.
Beyaz bir kelebek var,
Onu kovalayan da alaca bir kedi.
Ve mekanik ayaklar,
Kimi düz kimi tekerlekli.
Beyaz her şey,
Ama kireç beyazı.
Adı alçı tadı acı.
Garip bir kuş var ısrarla çığıran,
Hem şatafatlı hem eskimiş zamandan kalan.

Ve ah o manolya ağacı, 
Heybetli ve orta yerde.
Tek bir çiçeği kalmış taa tepede,
Çınarları servileri kıskandıran.

Ben tüm bunları niçin gördüm sevgili
Ağlamak için mi?

"Acı çekiyor gibi olmak için", dedin
Bildin. 





22 Mayıs 2014 Perşembe

giysi

Sen egosunu şişirmeye çalışan, insanların duygularıyla oynayan, yalancı, kötü ve çirkin bir yaratıksın. 

SEN DÜŞÜNCESİNDEN, NEFRETİMDEN, ÖFKEMDEN KURTULABİLMEK ADINA ...

Und Nietzsche weinte



bugün sen giydirdin beni,
baştan aşşağı.
dün de sen yıkamıştın,
akşam vakti eve gelince.
arpa boyu deyip traş etmiştin,
nazikçe.
küçük havluyla kurulanmama burulup,
tedirgin olmuştun üşümemden.
saçlarımı kontrol etmiştin,
severken başımı gizlice.
usul usul yatırmıştın da beni.
gece uyanıp terimi silmiş,
pijama ceketimi değiştirmiştin.
yenisi sıcaktı ürpermemiştim.
bana bakarken bulmuştum seni,
uyur uyanık sokulduğumda.
karanlıkta bile aşkın ışıldıyordu,
kara gözlerinde içtenlikle.
ezanda uyanıp,
artık ihtiyar bir erkek olduğumla yüzleştiğimde,
görmedim ama eminim yine de,
yatakta dikilip dönmemi bekledin
öylece.

saran çamaşırlar,
kavisli ayakkabılarla,
yapışan pantollar,
renkli kazaklarla,
bugün sen giydirdin beni,
baştan aşşağı.

bugün hala seviyorsun beni,
"mineʼl-bâb ileʼl- mihrâb"
yarına da amenna...
(değil mi?)

18 Mayıs 2014 Pazar

acz

Seçkin Bir kimse değilim  
.... 
Bağışlamanı dilerim
Sana zorsa bırak yanayım
Kolaysa esirgeme


aşkı sende öğrendim.
unutmama müsaade etme.
ey gözümün nuru
beni ziyan etme

15 Mayıs 2014 Perşembe

sürur

"yep mummy there's no cleid up in the sky"

bıktım yoruldum hüzünden.
azıcık sana ihtiyacım var...
gözün değsin kuyumuma,
huzurla uyanasım var...

sen sevgili,
bunu bilesim var...



she comes back to tell me she's gone 
as if i didn't know that 
as if i didn't know my own bed 
as if i'd never noticed 
the way she brushed her hair from her forehead 
and she said losing love 
is like a window in your heart 
everybody sees you're blown apart 
everybody sees the wind blow 



graceland

9 Mayıs 2014 Cuma

bitti

Bugün bitti.
Bugün hayatımda kimse kalmadı.
Bugün sen bittin.
Bugün ben bittim.
Bugün hayatım bitti.

Bugün hayatımda sen kalmadın.
Bugün dünya alem söndü.
Baktım ki dışarı içimin zifir karanlığından fark edememişim,
Gün bitmiş gece gelmiş.
Anlasana bugün bitmiş...
Günüm bitmiş.

Sebep ben.
Sonuç ben.

Yapmamalıydım bu hatayı
Bile isteye
Yineleye yineleye.
Sevmeyecektim bir daha asla.
Bitmeyecektim böyle.
Akşamın sefasını sürecektim biteviye.
Bile istiye...



نُّورٌ عَلَى نُورٍ

7 Mayıs 2014 Çarşamba

Susamış

Ne kadar bir ihtimal senin bu yoldan geçmen?

Ne kadar bir ihtimal senin buraya gelmen?

Bunca İstanbul varken...

Kuşatmışken seni üstelik.
Boğaz ayak parmacıklarına aşina akıp giderken,
Bahar sarmış sarmalamışken bağını bahçeni.
O tüy rengi bulutlar tül gibi uçuşurken,
Bir de ötücü kuş musallatken ezan vakiti uykuna.

Hangi ihtimal kalır geriye ki,
Senin bir su gibi yukardan akıvericeğine.
Önümden yavaşça...

Bu şatafatlı İstanbul kesmişken yolları,
Hangi tan edilmesi yasak felek kalır ki beriye?

Ne bilir ki insan tüm ömrünce?
Beklemek kalmışken bir hasetten sebep bakiye.


Ne öğrenir ki insan tüm hissinde?
Sonsuz bir İstanbul yenerken beni 
eze eze,
Ve korurken, ya da sarhoş ederken ruhunu 
bile bile.

Susadın mı İstanbul söyle?
Yeminime...

"su gibi kanım aksın"



2 Mayıs 2014 Cuma

koku

herşey unutuluyor.
"koku hariç."

hayat devam ediyormuş.
"koku hariç."

bir hevenk muz gibi,
bir salkım üzüm gibi,
ada yolunda hanımeli dalları
tepedeki ıhlamur ağacı
çeşmenin az ilerisindeki çamur
boyunca yarılmış aşıdaki sütleğen
kedinin nefesi
mermerin tozu
kaynağın isi
şerarenin kozu
meşenin közü
ruhumun özü,
hala sen kokarken.

hayat devam ediyormuş.
"kokun hariç."

hiçbirşey unutulmuyor.
kokun dahil...