...

Verba volant, scripta manent

8 Kasım 2016 Salı

Tanrının işi

"Kuşlara dair kötü hatıraları yoktur gökyüzünün..."

Çünkü her ölen kuş düşer,
 artık onu kucaklamayan gökyüzünden.
Geride cıvıltıları ve parlak kanat çırpışları bırakır.
Hatıra olsun diye...


10 Ekim 2016 Pazartesi

today

Seni
bilmiyorlar ki,
yazılarında da yokmuş
tatmamışlar hiç,
fırtınayla savrulmak mı nerede
secde etmemişler uzun zamandır,
hem kuşlara da hayret
ütülü değilmiş esvapları nicedir,
güneşli bir günse gülmemiş içtenlikle
nefesleri kesilmemiş sesini işitip,
varoluşu düşünmemişler yok olmadan
hep geç kalmışlar trene vapura sılaya,
kına yakan sürme çeken olmayınca
talim etmişler ziyan etmişler aymadan,
senden evvelki yıllar en çok da
ekim sonbaharları ve akşamlar,
günah aslında yaşamak ve ölüvermek
seni bilmeden sevmeden bu hayatta.
haktan nuri
10/10



30 Eylül 2016 Cuma

Yaz bitti

Yaz biter demiştim
Bana da karantinada biri söylemişti
Eskilerden biri

Sır değildir aslında 
Rüzgar başka eser bir zaman 
Topukları çatlar yaşını almış kadınların
Korkunca karanlıkken odan
Tırnak izi adını tende saklar
Bir puan eder yoklukta ancak

Çabucak devrilip saklanır güneş
Yeni moda oldu ucuz simden zaaflar 
Boynun acımadan bakarsın ya öğleni kılarken
Aydınlıkken uyunmaz artık 
Ne tan kızıl olur hani turuncu şafak

Üç sazlı çingenelere bozuk veren de bulunmaz
Issız kalır sokaklar ve yüzük parmakları 
Bornozla oturulmaz rutubetden ısınılmaz
Ayaklarını dahi sokamazsın ki suya
İskele uzaklaşır kireç tutmayarak

Aşk ve aşksızlık tam bu an anlatır işte
Beyaz kedi tüyünde ziyan oldu alkışlar
Siyah giyer/ az yer/ mum yakarak surat asar
Öldürdüğü bebek kafasını otoklavda saklar
Hiç eline almadığı emanet elbet gün olurda patlar
Peluş filler ve kurmalı trenler/  gez gez peşindeler 
Terkettiğin kentler

Yaz biter demiştim
Bana da revirde biri söylemişti

"Eskilerden biri öyle söyler
Yaz bir mevsimdir biter"





23 Eylül 2016 Cuma

örfi idare







general sus artık
siz de susun barut kokulu takma dişler
içime eğilde bak o tel örgülü camın arkasında
bir muşmula yetiştirdi tanrı
bir daha konuşmamacasına

düşün-ce








bir düşünce ile yola çıktım.
esiri olana kadar.
kalemin kapısına dek gittim.
kalemim tükenene kadar..

Haktan Nuri

18 Mayıs 2016 Çarşamba

bil

İnsan aklını nasıl kaçırıyor biliyor musun?
İnsan nasıl ölüyor?
İnsan nasıl katil oluyor peki?
Ya insan neden canına kıyıyor?
Peki insan neden ihanet ediyor?
Ya insan neden ağlıyor?
İnsan nasıl seviyor biliyor musun?
İnsan ayaklarına kapanmak istiyor,
Bazen hayal galebe çalıyor,
Her açtığında o kapının ardındasın da sanıyor.
İnsan böyle böyle deli oluyor biliyor olmalısın.
Tam da böyle gerçek avuçlarından tozsuz kum gibi akıveriyor,
Sahi nereye gidiyor ruhlar bilir misin?
Nasıl oluyor da ölüyorum onu da bilirsin.
Ya da kahretsin neden yaşıyorum  sen yok isen,
Ellerin ve gözlerin ve ismimi söyleyişin yok ise,
Kimse yok demek ise bu artık evrende,
Sen ve ben de yok isek, biz değilsek.
Deli oluyor insan biliyor musun?
Ama,
Niçin bitmiyor bilmiyorsun,
Oysa ancak sen bilebilirsin...

haftasonu gelince ararım

Küçücük kabarcıklar çıkıyor tenimde icinde şeffaf bir su. 
Tadına baktım hem acı hem de tuzlu. 
Bir arşimet vidası var midemde. 
Dönmesi yavaş ama burgulu. 
Traş oluyorum her sabah haftasonu vurgusu. 
Ayak parmağımı kırdım zirve yapan sakarlığın sonucu. 
Düştüm dizim yaralı elimi çarptım kanadı. 
Sanki emaresi incittiğim ruhu. 
Ferah dedi ki birisi için endişe etmişim ondan sebep imiş 
Bilmem ki sen mi yoksa sana ne diyeceğim mi sorumlusu. 
Aziz Mahmud'a Eyüp sultana gittim. 
Hep seni arama avuntusu.
Her gün senin aldığın bir şey giydim
Az da olsa sana dokunmuş olma arzusu.
Sen söyledin ben ümitlendim yaşadığım şükran duygusu.

11 Nisan 2016 Pazartesi

Mazi

Sükunetle oturuyorum gerçeğin bucağında
Ayaklarım sallandıkça mazi bulanıyor derken
Camlar yuvarlanıyor hiçten üzerime üzerime
Ölüm bile beni eskisi kadar korkutmuyor
Unutulmuş bir korna sesiyle zaman duruyor
Papatya şeklinde kremalı bir pasta elleyince
Koltukaltından öpmüşüm gibi sevinçle doluyor
Metal kumbaramla tahta çentikli masam
Bir katil sanma azad oluyor kızkıza dayanınca
Kodachrome saklı günler aylar boyunca
Bir dakikada ağlayabiliyor en mutlu kadın
Televizyonda gördüm de biliyor söylüyorum
Parmak ucuyla yaşamak varken üstelik boylu boyunca
Ne çok kağıt daha çok naylonlar sarıyor
Hayat ipi çözülmeden eskiyor sallanan kadehlerde
Bağırmadan konuş desem de unutmuş onu
Hırsla kalkıp üçgen sandviçi doreye sime buluyor
Bedeninde bir yer acıyor portakal büyüklüğünde
Senden sonrada doktor hala beni arıyor
Ameliyatsız kurtulsaymışım köpek dişi sızlıyor
Basamaklarca iniyorum pazen ışık ışık yanıyor
Nice uğraşsam da nafile buradan kaçılmıyor
Saten yüzlü bu seccade beni benden koruyor
Sessizce duruyorum gerçeğin karşısında
Ellerim titredikçe mazi siliniyor derken


Haktan Nuri

5 Mart 2016 Cumartesi

Yılan

Soğukkanlı bir tutuşla kara demirden gövdesiyle sarıldı bana.
Ben uzak iklimden kaçıp gelen ben tanıdık çıktım sonunda.
Pulsuz zehirsiz bir başka diyardan çalınıp umudu taştan bulana.
Adı kukul-kan artık unutulmuş güçsüz kalan bir kabuk rıhtımda.  



26 Ocak 2016 Salı

Hayatımın sen hali





tam istediğim gibiydi hayat,
umduğum gibiydi yani.

sıralı karlar yağıyordu penceremden öte,
yazı çağırıyordu onca cansız nesne.
masmavi mevsim yoksulluğu camdan toplar gibi yuvarlanıyor,
renkli bir çığlığa bölününce kedi ağlıyordu.
sesler vardı uzaktan yakına sirayet edip beni şaşırtan.
gazeteler ıslanınca çabuk eskiyor,
vefat edenlere rahmet mi ,çok görülüyordu.
dediğim gibi tam istediğimdi hayat.

ama
benden elli koca sene alacaklıydı,
almıştı , geçmişti ve bitmişti.
yine de senetsiz, ilamsız alacaklıydı ya ona şaşarım.
ödeyebilir miydim şüpheli.
yine de dürüstçe bir şey vermeli.
tam istediğim gibi hayat,
gerçekten sevdiğimden besbelli.

eski resimleri dök önüme,
elimde çalı süpürgesi hem ağlayayım hem yaşmağımı bükeyim.
ihtimalleri diz sergene,
sessizce mazimi seyredeyim.

aması yok,olmasın.
sensiz alacağım hayattan.
hayatımın sen hali,gel tut ucumdan bucağımdan.

tam istediğim gibi hayatım.
şükür,
umduğum gibi.

Haktan Nuri